Uzaklardan bi yerlerden bi telefon sesi duydum “noluyo ya” falan derken uyandımki telefonum çalıyomuş, açtım konuştum annem evde yalnız olmamla ilgili biraz zırvaladı sonra fark ettimki hava hala açmamış “alla alla” diyerekten bilgisayarıma baktım ve gördümki saat 9muş “aa kaçırmadık meteor yağmurunu” falan bi sevindirik oldum sonra bi kaç arkadaşa hadiseyi haber verdikten sonra koştum sokak başındaki şarküterimtrak yere kaptım bi kaç miller, eve gelirken yine o köpek ordaydı! (Eralp! o günden beri o köpek orda bi gün bişe yapcak bana bu ama du bakalım) adımlarımı hızlandırarak yoluma devam ettim, merdivenleri hoplaya zıplaya çıktım.. yine o şişko kedi korktu 😛 Herneyse eve geldikten sonra salondaki “tam uyumalık” olan koltukumsu şeyi balkona çıkarıp millerlarımında 1 tanesini açıp geri kalanı kenara koyduktan sonra başladım gökyüzünü seyretmeye.. derken hareket eden parlak bişe gördüm hemen dilek tuttum ama sonra fark ettimki o bi kuşmuş (lan kuş! bas git!) “neyse daha gece uzun” diye düşünerek bi yandanda millerı yudumlayarak daldım gittim..bi yarım saat sonra artık kayan bişeyler görür oldum hemen dileklerimi tuttum, aslında “dilekler” değil çünkü tek bi dilek tuttum (yakından tanıyanlar direk tahmin ediceklerdir zaten) ama bu kayan şeyler meteormuydu yoksa millerın yarattığı blur effectmiydi bilinmez..(blur effect: hani fotoğraf çekerken makineyi oynatırsanız kayık çıkar ya resim, o kayıklıklar işte blur effect) Neyse.. bu yazıyı ayıkken bitiriyim bari diye apar topar yazdım şimdi tekrar balkona gidiyorum.. Bilmemkaç yüzyıl sonraki başka bir meteor yağmurunda tekrar görüşmek üzere..
Firestorm